Bültene Kaydol

Gelişmelerden haberdar ol

Türk P&I Sigorta’dan Denizcilik Sektörüne Özel Hasar Yönetiminden Risk Önlemeye Kadar Stratejik Çözümler

Yazar: Eda GEDİKOĞLU

22 Oct 2025

Türkiye’de P&I sigortacılığının öncülerinden olan Türk P&I Sigorta, hem ulusal hem de uluslararası denizcilik piyasasında önemli bir güç haline geldi. Güçlü reasürans yapısı, geniş uluslararası temsilcilik ağı ve inovatif ürünleriyle kısa sürede dikkat çeken Türk P&I Sigorta, 17 farklı ülkede hizmet sunuyor. Türk P&I Sigorta’nın, vizyonunu, gelecek hedeflerini, denizcilik sektörüne sundukları çözümleri konuştuğumuz Türk P&I Sigorta Genel Müdürü Ufuk Teker, “Türk P&I Versiyon 2.0” vizyonunun detaylarını, sürdürülebilirlik politikalarını, hasar yönetimi ve risk önleme stratejilerini anlattı.

 Türkiye’de P&I sigortacılığının öncülerinden olan Türk P&I Sigorta, hem ulusal hem de uluslararası denizcilik piyasasında önemli bir güç haline geldi. Güçlü reasürans yapısı, geniş uluslararası temsilcilik ağı ve inovatif ürünleriyle kısa sürede dikkat çeken Türk P&I Sigorta, 17 farklı ülkede hizmet sunuyor. Türk P&I Sigorta’nın, vizyonunu, gelecek hedeflerini, denizcilik sektörüne sundukları çözümleri konuştuğumuz Türk P&I Sigorta Genel Müdürü Ufuk Teker, “Türk P&I Versiyon 2.0” vizyonunun detaylarını, sürdürülebilirlik politikalarını, hasar yönetimi ve risk önleme stratejilerini anlattı. 

 Türk P&I Sigorta, 2013 yılında kurularak Türkiye’de P&I sigorta alanında faaliyet gösteren ilk ve tek şirket oldu. Güçlü reasürans yapısı, uluslararası temsilcilik ağı ve kısa sürede elde ettiği geniş müşteri portföyü ile sektörde önemli bir konuma geldi. Röportajımıza Türk P&I’ ın kuruluş hikayesini konuşarak başlamak isteriz. Kuruluş sürecinden bugüne gelişimini, ulusal ve uluslararası pazarda yarattığı farklılıkları, vizyon ve misyonunu kısaca anlatır mısınız?

 Türk P&I Sigorta 2013 yılının son günü, 31 Aralık’ta kuruldu. Aslında bundan çok daha önce, Türkiye’de gemi sahiplerinin sorumluluk teminatı sağlayabilecek bir Türk P&I sigortasının kurulmasına yönelik sektörün talepleri vardı. Dünyada bu tür sigorta şirketleri genellikle armatörler kulübü olarak kurulmuş, armatörlerin sorumluluklarını karşılamak üzere yüksek teminat ve uzun süreli güvenceler sağlayan yapılardır. Ağırlıklı olarak Batı Avrupa ve İngiltere merkezli kurulan bu sigortacılar, ülkelerinin isimleriyle anılıyordu. Örneğin; UK P&I Club, West of England, North of England, Standard Club, Swedish Club gibi kulüpler ülke denizciliğine büyük prestij kazandıran kuruluşlar olarak öne çıkıyordu.

Türkiye’de de bu fikir gündeme geldikten sonra kuruluş sürecine en büyük desteği dönemin Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım verdi. Kendisi motive etti, bizleri yüreklendirdi ve önümüzü açtı. Ardından, o dönemde Türkiye’de faaliyet gösteren Omur Marin, Metropol ve Bitsan olmak üzere üç P&I kulüp temsilcisi ile devletin sahip olduğu üç sigorta şirketi Halk Sigorta, Güneş Sigorta ve Ziraat Sigorta bir araya getirildi.

Peki devlet neden böyle bir motivasyona ihtiyaç duydu? Çünkü Türkiye, ambargolarla çevrili bir bölgede yer alıyor. Örneğin İran; Amerikan ambargosuna tabi olduktan sonra, o dönemde yanlış hatırlamıyorsam 15-16 milyon DWT büyüklüğünde bir filosu vardı. Ancak ambargo sürecinde finansal kısıtlamaların yanı sıra sigorta ambargosu nedeniyle de gemileri limanlara hapsoldu. Zira 300 grostonun üzerindeki her geminin uygun sorumluluk sigortası teminatına sahip olması gerekiyor. İran kendi sigortacısını kuramadığı ve uluslararası ambargoya tabi olduğu için filosu hareket edemez hale geldi. Bu da hem ticari hem de ekonomik anlamda büyük kayıplara yol açtı. İşte bu örnek, Türkiye için böyle bir sigortanın ne kadar stratejik olduğunu net bir şekilde gösterdi. Kuruluş kararının ardından işlemler hızla başladı. Öncelikli ihtiyaç, çok güçlü ve konservatif bir reasürans yapısı oluşturmaktıBu doğrultuda yoğun seyahatler gerçekleştirildi, uluslararası reasürörlerle görüşmeler yapıldı ve anlaşmalar sağlandı. Sonrasında Bakanlar Kurulu’nda yapılan değerlendirmeler neticesinde şirketin adına Türk P&I ismi verildi. Tıpkı North of England, UK Club, The American Club, Japan P&I Club, Korea P&I Club gibi artık Türkiye’nin de kendi P&I sigortacısı olmuştu. Bugün geldiğimiz noktada, yalnızca Türk denizcilerine değil, 17 farklı ülkede ürünlerimizi sunuyoruz.

“Türk P&I olarak, daima ileriye bakıyor ve dış pazarlara odaklanıyoruz”

Türk P&I Sigorta, denizcilik sektörünün ihtiyaçlarına yönelik özelleştirilmiş hizmet ve çözümler sunuyor. Sigortalılarınız için geliştirdiğiniz ürün ve hizmetlerin kapsamını, sunduğunuz çözümlerin sektöre sağladığı avantajları ve bu alandaki farklılaşma stratejinizi bizimle paylaşır mısınız?

 Her ülkenin yakın deniz sahasında faaliyet gösteren ve uluslararası sefer yapan filoları vardır. Türkiye’de denizcilik sektörü özellikle son 25-30 yıl içinde önemli bir ivme kazanarak gelişimini sürdürmüştür. Bugün Türkiye denizciliği yalnızca armatörlükle sınırlı kalmamış; gemi işletmeciliği, deniz personeli, deniz eğitimi, tersanecilik ve hatta balıkçılık alanlarında da kayda değer bir büyüme göstermiştir. Balıkçılık faaliyetlerimiz ülke sınırlarını aşmış, Türk balıkçıları Batı Afrika’da, Moritanya’da, Uzakdoğu’da ve Arap Körfezi’nde avcılık yapar hale gelmiştir.

Denizcilik sektörümüz gelişmeye başlayınca, Batılı sigortacıların Türkiye’deki denizcilerden beklediği standartların karşılanmasında zaman zaman zorluklar yaşandı.

Biz Türk P&I olarak, Türkiye’nin yerel koşullarına uygun standartları belirleyerek istatistikler oluşturduk ve tekrar eden hasarların frekansını ölçtük. “Türk armatörü hangi tür hasarlara daha sık maruz kalıyor?” sorusuna yanıt arayarak, buna uygun ürünler geliştirip öncelikle Türk armatörlerine hizmet sunmaya başladık. Bununla birlikte daima ileriye bakıyor, dış pazarlara odaklanıyoruz. Amacımız sadece ulusal ölçekte değil uzak coğrafyalarda da aktif bir sigortacı olarak yer almaktır.

“Çevre politikamızı oluştururken Birleşmiş Milletler’in belirlediği ESG kriterlerini esas aldık”

TÜRK P&I olarak, sürdürülebilir gelişme felsefesini tüm iş süreçlerinizin odağına alıyorsunuz. Bu çerçevede; sürdürülebilirlik ve kalite yaklaşımınızı nasıl tanımlıyorsunuz? Bu anlayışın hem kurum kültürünüze hem de sigortacılık sektörünün gelişimine katkılarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Son dönemde en çok benimsediğim kavramlardan biri “sürdürülebilirlik” tir. Bunun İngilizce’deki karşılıkları “sustainability” ve “continuation” da bir yabancıyla muhatap olduğumuzda en çok duyduğumuz kelimeler olmaya başladı. Bugün artık bu kavramlar sadece denizcilikte ya da sigortacılıkta değil, tüm sektörlerde ön plana çıkmış durumda. Sürdürülebilir bir ekonomi, sürdürülebilir bir kârlılık ve çevre hassasiyetini hem bireylerin hem şirketlerin hem de ülkelerin dikkate alması gerekiyor.

Bizim için de çevreye karşı sorumluluk ve hassasiyetlerimiz kadar, şirketimizi uzun yıllar ayakta tutacak sağlam bir yapıya sahip olmak öncelikli bir konu. Bu doğrultuda çevre politikamızı oluştururken Birleşmiş Milletler’in belirlediği ESG (Environmental, Social, Governance) kriterlerini esas aldık. ESG; temiz sudan cinsiyet eşitliğine, iyi yönetişimden ırkçılıkla mücadeleye, çevresel hassasiyetlerden sosyal sorumluluğa kadar çok geniş bir çerçevede yol gösterici ilkeler sunuyor. Biz Türk P&I olarak yapımızı bu prensipler üzerine inşa ettik.

“Yakın gelecekte çevreye duyarlı olmayan bir denizcilik firmasının sigorta bulabilmesi mümkün olmayacak”

Bu yıldan itibaren sürdürülebilirlikle ilgili düzenli raporlama yapmaya başladık. Öncelikle mevcut durumumuzu tespit ettik: Ne kadar enerji harcıyoruz, çevreye karşı ne kadar duyarlıyız, kadın istihdamımız ne seviyede, ırkçılığa karşı duruşumuz ne kadar güçlü? Tüm bu başlıkları ölçtük. Bundan sonra ise bu verileri ölçülebilir hale getirip her yıl kamuoyuna raporlayarak şeffaf bir şekilde paylaşacağız.

Çevre konusu sigortacılar için de büyük önem taşıyor. Özellikle denizcilikte 2050 yılı için belirlenen “sıfır emisyon” hedefi doğrultusunda sektörün sorumluluğu giderek artıyor. Çünkü ambargoların kontrolünden çevresel regülasyonlara kadar birçok husus artık sigortacılar ve finans kurumları üzerinden yürütülüyor. Yakın gelecekte çevreye duyarlı olmayan bir denizcilik firmasının sigorta bulabilmesi mümkün olmayacak. Sigortacılar, armatörlerin çevresel hassasiyetlerini ölçüp raporlamalarını isteyecek ve buna göre teminat sağlayacak.

Bu alanda da çeşitli uluslararası inisiyatifler geliştiriliyor. Biz Türk P&I olarak süreci yakından takip ediyoruz. Hem IMO’ya yapılan raporlamalar hem de sigortacıların kendi aralarında geliştirdiği, “Poseidon Principles” olarak bilinen prensipler bizim için son derece önemli. Çevre ve sürdürülebilirlik, öncelikli olarak üzerinde durduğumuz konular arasında yer alıyor.

“Ekibimiz deniz hukukunda uzman, denizcilik eğitimi almış kıymetli profesyonellerden oluşuyor”

Deniz kazalarının türleri ve frekansı, P&I sigortasının risk yönetimi stratejilerini doğrudan etkiliyor. Son yıllarda Türk P&I üyeleri arasında en sık görülen kaza tipleri ve hasar senaryoları nelerdir? Bu kaza verileri, risk sınıflandırması ve poliçe tasarımı süreçlerine nasıl yansıyor?

 Aslında bizim ürünümüzün özünde hasar yönetimi yer alıyor. Çok geniş ve deneyimli bir hasar ekibimiz bulunuyor. Ekibimiz deniz hukukunda uzman, denizcilik eğitimi almış kıymetli profesyonellerden oluşuyor. Hasar yönetimi sigorta şirketleri için hayati bir unsur. Biz sigorta şirketi olarak gemilerdeki riski hem gerçekleşmiş hasarlar hem de gerçekleşme potansiyeli olan olaylar üzerinden ölçüyoruz. Burada “İsviçre Peyniri Teorisi” önemli bir kavramdır. Yani bir hasarın meydana gelmesi için, peynirin delikleri gibi birçok zafiyetin aynı anda örtüşmesi gerekir. Biz bu teoriyi esas alarak hem gerçekleşen hasarların frekanslarını hem de tekrar etme ihtimallerini analiz ediyor, aynı hasarların yeniden yaşanmaması için armatörlerimizi bilgilendiriyoruz. Bu kapsamda çeşitli duyurular, sirkülerler ve makaleler yayımlayarak süreci yönetmeye çalışıyoruz.

Peki, ne tür hasarlar öne çıkıyor? Bu noktada dünya ölçeğine de bakmak gerekir. Geçtiğimiz yıl Dünya Deniz Sigortacıları Birliği’nin bir toplantısına katıldım ve orada paylaşılan verilere göre, küresel ölçekte en büyük hasarları konteyner gemileri ve Ro-Ro gemilerinde çıkan yangınlar oluşturdu. Etkisi son derece yüksek olan bu hasarlar yüz milyonlarca dolarlık kayıplara yol açtı. İkinci sırada makine hasarları yer aldı; gemilerdeki teknik ekipman ve makinelerde meydana gelen arızalar büyük maliyetlere neden oldu. Üçüncü sırada ise yük hasarları ve yolcuya ilişkin hasarlar geliyor. Bunun yanı sıra, gemi personelinin ölüm ve yaralanmaları da sigortacılar açısından çok önemli ve hassas bir gündem maddesi. Ne yazık ki frekansı oldukça yüksek olan bu tür hasarları azaltmak için tüm gücümüzle çalışıyoruz. Deniz, doğası gereği çok zorlu bir çalışma ortamı. Bugün denizcilikte yaşanan hasarların yaklaşık %80’i personel kaynaklı. Bu nedenle iş güvenliği kadar, personelin mental sağlığı da son dönemde çok daha fazla önem kazandı. Özellikle genel sigortacıların gündeminde artık yalnızca çalışanların fiziksel sağlığı değil, aynı zamanda ruhsal ve psikolojik kondisyonu da yer alıyor. Çünkü gemi personeli, ailesinden uzakta, izole bir ortamda uzun süre kapalı bir alanda görev yapıyor. Geçmişte internet veya telefon imkânı dahi olmayan bu koşullar psikolojik açıdan büyük zorluklar yaratıyordu. Bu nedenle günümüzde sigortacılar ve işverenler, çalışanlarla daha yakın temas kurarak onlara sadece iş güvenliği değil, aynı zamanda psikolojik destek de sağlamaya yönelmiş durumda.

“Türk P&I’da sigortalı bir gemi, dünyanın neresinde olursa olsun yanında bir temsilci bulabilir”

Etkin ve hızlı tazminat süreçleri, armatör güvenini artırır ve operasyonel aksaklıkları minimize eder.  Kaza sonrası hasar tazmin süreçlerinde Türk P&I, hasar tespiti, ekspertiz ve ödemeler aşamalarını hangi prosedürlerle yönetiyor? Karmaşık veya çoklu taraflı kazalarda süreç nasıl yürütülüyor?

 Denizcilikte hiçbir hadise birbirinin tamamen aynısı değildir; her olay farklı dinamikler içerir. Türk P&I olarak sigortaladığımız gemiler bugün Uzakdoğu’dan İskandinavya’ya, Rusya’dan Birleşik Arap Emirlikleri’ne kadar dünyanın her yerinde sefer yapıyor. Doğal olarak bu geniş coğrafyada pek çok farklı hadise yaşanabiliyor ve armatörler, gemi sahipleri ile personel bu noktalarda bize ihtiyaç duyuyor. Kazanın meydana geldiği yerde hızlıca bulunup müdahale edebilmek işimizin ayrılmaz bir parçası. Bu yalnızca sürecin etkin yönetilmesini değil, aynı zamanda maliyetlerin kontrol altında tutulmasını da sağlıyor. Gemilerin vakit kaybetmeden seyrine devam etmesi için denizcilikte her dakika çok kıymetlidir.

Bu nedenle biz de 145 ülkede 370’in üzerinde yerel temsilci ile faaliyet gösteriyoruz. Çin’den Japonya’ya, Nijerya’dan Singapur’a kadar geniş bir ağımız var. Türk P&I’da sigortalı bir gemi, dünyanın neresinde olursa olsun yanında bir temsilci bulabileceğini bilir. Biz her yerde yereliz. Türkiye’deki hadiselerde lisanslı ve onaylı eksperlerle çalışırken, yurtdışında ise konuya özel uzmanları gemilere yönlendiriyoruz.

'Türk P&I olarak gemiyi risk perspektifinden ele alıyor, oluşabilecek risklerin önüne geçebilmek için önleyici faaliyetler geliştiriyor ve uzmanlarımızı gemilere yönlendiriyoruz.'

Kaza risklerinin azaltılması, sigorta maliyetlerini düşürür ve güvenliği artırır. Türk P&I, üyelerinin kazaları önlemesi için hangi denetim programlarını, teknik güvenlik danışmanlıklarını veya eğitimleri uyguluyor? Özellikle yüksek riskli gemi tipleri için özel önlemler var mı?

 Şirketimizde şu anda özel bir Hasar Önleme Departmanı bulunuyor. Bu departmanda görev yapan ekip arkadaşlarımız son derece teknik bilgiye sahip uzmanlardan oluşuyor. Elbette bayrak devletleri ve liman devletleri gemilerde düzenli denetimler gerçekleştiriyor. Ancak biz Türk P&I olarak gemiyi risk perspektifinden ele alıyor, oluşabilecek risklerin önüne geçebilmek için önleyici faaliyetler geliştiriyor ve uzmanlarımızı gemilere yönlendiriyoruz.

Bu çalışmalar kapsamında çevreyi, ülkeyi ya da personel güvenliğini tehdit edebilecek riskleri tespit ederek bunların giderilmesi için çalışmalarımızı gerçekleştiriyoruz. Teminat başlamadan önce yaptığımız bu denetimlere “pre-entry condition survey” adını veriyoruz. Yani geminin kondisyonunu sigorta teminatı başlamadan önce inceliyor, uygun bulursak teminat altına alıyoruz. Eğer eksiklikler varsa, bunların giderilmesini armatörden talep ediyoruz.

Bu süreç, bizim için işimizin ayrılmaz ve çok önemli bir parçası. Ayrıca benzer eksiklikler veya riskler tespit edildiğinde, bunları yalnızca ilgili gemiye değil, tüm armatörlere sirkülerler aracılığıyla duyuruyoruz. Böylece sektör genelinde benzer risklerin önlenmesine katkıda bulunuyoruz.

“Dijitalleşmeyi sürdürülebilirliğin ayrılmaz bir parçası olarak görüyor ve tüm sistemlerimize entegre ediyoruz”

Otonom gemiler, LNG/LPG ve hibrit tahrik sistemleri, yeni risk profilleri yaratıyor. Türk P&I, bu yeni nesil gemi teknolojilerine bağlı kaza ve sorumluluk risklerini nasıl değerlendiriyor? Gelecekte artacak çevresel ve teknolojik riskler için hangi sigorta stratejilerini planlıyorsunuz?

Gelecekte artacak risklerin başında teknolojik riskler geliyor. Bu kapsamda “high risk order” stratejileri üzerinde planlamalar yapılıyor. Özellikle yapay zekâ, günümüzde hayatın her alanına girmiş durumda. Biz de Türk P&I olarak dijitalleşmeyi sürdürülebilirliğin ayrılmaz bir parçası olarak görüyor ve tüm sistemlerimize entegre ediyoruz. Bugün geldiğimiz noktada şirketimiz, anlık olarak tüm operasyonlarını görebildiğimiz bir dijital raporlama sistemine sahip. Verilerimizi merkezi bir veri tabanında topluyor, buradan günde yaklaşık 100’e yakın rapor çekerek şirketin o andaki durumunu net biçimde görebiliyoruz.

Yakın zamanda hasar önleme faaliyetlerimiz için de yeni bir dijital raporlama sistemi geliştirdik. Bu sistem sayesinde, gemilerde yapılan survey işlemlerinde tespit edilen tüm eksiklikler parametrik olarak ölçülebiliyor. Gemiye gönderdiğimiz uzmanlarımız, online olarak sisteme bağlanıp eksiklikleri anında yükleyebiliyor. Böylece hangi gemilerde hangi tür eksikliklerin tekrarlandığını ölçebiliyor, istatistiksel olarak analiz edebiliyoruz.

2025 yılının son çeyreğine girdik. 2025 yılı Türk P&I için nasıl geçti? Bundan sonraki süreç için beklenti, hedef ve planlarınız nelerdir?

 Son dönemlerde şirketin ikinci versiyonunun ciddi ön hazırlıklarını yapıyoruz. Çalışmalarımıza Türk P&I Versiyon 2.0 adını verdik. Bu kapsamda reasürans yapımızdan personel eğitimine kadar birçok alanda yenilik planlıyoruz. Burada sözünü ettiğim personel eğitimi sadece iç eğitimler değil; uluslararası eğitimleri de kapsıyor. Ayrıca reasürans yapımızı da yeniden şekillendirerek bize daha faydalı bir hale getirmeyi hedefliyoruz.

Ofisimizi İstanbul Finans Merkezi’ne taşıdık. İstanbul Finans Merkezi’nin bize kattığı pek çok avantaj var. Burası, finansal hizmet ihracatı yapan şirketler için bulunmaz bir fırsat sunuyor ve tamamen serbest bölge mantığında çalışıyor. Önümüzdeki dönemde uluslararası P&I sigortacıları arasında bir konsolidasyon yaşanması muhtemel. Biz de piyasayı yakından takip ediyor, yabancı sigortacılarla görüşmeler yapıyoruz. Benzer şirketlerle ilerleyen dönemde farklı iş birlikleri kurabilir, ortak gruplar ve birlikler oluşturabiliriz.

Bizi oldukça aktif bir dönem bekliyor. Şu an yaklaşık 75 milyon dolar prim üretimi ile yılı kapatıyoruz. İlk hedefimiz bu rakamı 100 milyon dolara ulaştırmak ve dünya çapında saygın bir sigortacı olma yolunda ilerlemektir.

Son olarak eklemek istedikleriniz var mıdır?

 Kurum milliyetçiliği bizim için çok önemli. Türk P&I, Türk denizciliğine destek veren kuruluşlardan biridir. Şunu unutmamak gerekir ki, prestijli bir filonun mutlaka uygun sigorta teminatına sahip olması gerekir. Biz de bu teminatı en güçlü şekilde sağlamaya gayret ediyoruz.

click for english

Türk P&I Sigorta, Denizcilik, Ufuk Teker

Bültene Kaydol

Gelişmelerden haberdar ol

İlgili İçerikler

"Resolving the Passport and Visa Issue is a Priority for Turkish Seafarers' International Presence."

TÜRKKAPDER, one of Turkey's most established maritime associations and founded in 1959, plays an active role in the industry as a leading organization representing Turkish seafarers on both national and international platforms. We spoke with Captain Zafer Akbulut, Chairman of the Board of the Turkish Oceangoing Shipmasters Association (TÜRKKAPDER), about the challenges faced by Turkish seafarers, proposed solutions, TÜRKKAPDER's work, and his vision for the future. Highlighting a critical point for the Turkish maritime sector to achieve a stronger position in international competition, Captain Akbulut said, "For Turkey to compete internationally, the visa, which we call the GREEN PASSPORT or OKEY TO BOARD, must be issued as soon as possible."

Yazar: Eda GEDİKOĞLU

06 Nov 2025

YAF Group Offers End-to-End Maritime Solutions from Türkiye to the World

YAF Group, one of Turkey's leading companies in the maritime sector, stands out with its extensive service network and versatile operations in the global market. Through offices and warehouses in China, Korea, Germany, and Dubai, it offers end-to-end solutions ranging from ship procurement and engineering to maintenance and repair services, brokerage and ship management. YAF Group Founder Yusuf Kanıcı discussed YAF Group's strategic international structuring, innovative approaches to logistics and supply chain management, and digitalization and automation applications. He explained YAF Group's sustainability efforts and future vision.

Yazar: Eda GEDİKOĞLU

22 Oct 2025

“YAF Group, Türkiye’den Dünyaya Uçtan Uca Denizcilik Çözümleri Sunuyor”

Denizcilik sektöründe Türkiye’nin önde gelen firmalarından biri olan YAF Group, global pazardaki geniş hizmet ağı ve çok yönlü operasyonlarıyla dikkat çekiyor. Çin, Kore, Almanya ve Dubai’deki ofis ve depoları aracılığıyla, gemi tedarikinden mühendislik ve bakım-onarım hizmetlerine, brokerlikten gemi işletmeciliğine kadar uçtan uca çözümler sunuyor. YAF Group’un stratejik uluslararası yapılanmasını, lojistik ve tedarik zinciri yönetimindeki yenilikçi yaklaşımları, dijitalleşme ve otomasyon uygulamalarını konuştuğumuz YAF Group Kurucusu Yusuf Kanıcı YAF Group’un sürdürülebilirlik çalışmalarını ve geleceğe yönelik vizyonunu anlattı.

Yazar: Eda GEDİKOĞLU

22 Oct 2025