21:15
22 Eylül 2024
“Türk Denizcilik Sektörü, 2053 Net Sıfır Hedefiyle Yeşil ve Dijital Dönüşümünü Hızlandırıyor”
Yazar: Eda GEDİKOĞLU
22 Oct 2025
Türkiye, çok eksenli lojistik koridorlar, yeşil dönüşüm ve dijitalleşme odağında denizcilik ve lojistikte yeni bir sayfa açıyor. Türk sahipli ticaret filosunun 52 milyon DWT ile dünya sıralamasında 10’unculuğa yükselişi, Ok-to-Board ve siber güvenlik adımları, liman-hinterland demiryolu kılçık hatları ve dijital lojistik koridorlarıyla destekleniyor. Türkiye’nin denizcilik ve lojistik vizyonunu; çok eksenli lojistik koridorlar, 2053 net sıfır hedefi ve Yeşil Liman uygulamaları, filo yenileme ve alternatif yakıtlar ekseninde anlatan T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Bakan Yardımcısı Durmuş Ünüvar, “Türkiye denizciliğini geleceğe taşıyacak adımları atmaya devam edeceğiz.” dedi.
Bakanlık olarak Lojistik Koridorlar ve Serbest Bölgelerle entegrasyon konusunda denizyolunun rolünü nasıl tanımlıyorsunuz? Türkiye’yi bölgesel bir süper güç haline getirmek için hangi adımlar atılıyor?
Türkiye, küresel ulaştırma koridorlarının güvenli, kesintisiz ve etkin bir şekilde işletilmesi bakımından uluslararası lojistik koridorları arasında stratejik bir konumda bulunmaktadır. Özellikle Orta Koridor ve Kalkınma Yolu Koridoru projesinde üstlendiği merkezi rol ile Türkiye, Asya, Avrupa ve Orta Doğu arasında transit taşımacılığın ana lojistik köprüsü olarak öne çıkmaktadır.
Öncelikle Orta Koridor ve Zengezur hattı hususundan bahsetmek isterim. Bildiğiniz üzere Orta Koridor, Çin’in batısından başlayarak Orta Asya ülkeleri üzerinden Hazar Denizi’ni geçen, Azerbaycan ve Gürcistan güzergâhıyla Türkiye’ye ve oradan Avrupa’ya uzanan stratejik bir ulaştırma ve lojistik güzergâhıdır. Bu koridor, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında şekillenen Doğu-Batı yönlü ticaret yollarının orta ayağını teşkil etmekte olup, kuzeydeki Rusya ve güneydeki İran koridorlarına güçlü bir alternatif sunmaktadır.
Türkiye’nin tam kalbinde olduğu bu koridor, demiryolu hattı üzerinden 21 ülkeyi doğrudan birbirine bağlayarak küresel ticaretin temel omurgasını oluşturmaktadır. Ülkemizin Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı, Marmaray Tüneli ve Avrupa demiryolu ağı ile entegre yapısı sayesinde, Asya’dan gelen yüklerin kesintisiz şekilde Avrupa’ya taşınması sağlanmaktadır Böylece Türkiye, küresel ulaştırma koridorlarında transit ülke ve lojistik üs olma pozisyonunu güçlendirmektedir.
Koridor üzerinde “Halkalı-Kapıkule, Gebze-Köseköy, Yerköy-Kayseri, Kars-Aralık-Dilucu ve Sivas-Zara Kesim 1” gibi kritik demiryolu hatlarında toplamda 651 kilometrelik yenileme ve geliştirme çalışmaları sürdürülmektedir. Buna ilave olarak, 1.394 kilometrelik yeni demiryolu hattı projeleri de devam etmektedir.
Bakü-Tiflis-Kars hattına ek olarak Kars-Nahçıvan-Zengezur bağlantısı bu noktada Orta Koridor’un Hazar Denizi’nin batısında önemli bir kanalını daha teşkil edecektir. Alat Limanı’ndan gelen yük kesintisiz bir şekilde Nahçıvan üzerinden ülkemize ulaşacaktır. Dolayısıyla biz gelecek tahminlerine baktığımızda bu iki hattı birbirine alternatif olarak görmüyor, birbirini tamamlayacağını düşünüyoruz. Hele bakım-onarım kaynaklı kapanmalar sözkonusu olduğunda bu hatlar birbirinin yedeği olacak, Orta Koridor’un kesintisiz ulaştırma koridoru özelliğini pekiştirecektir.
Burada özellikle vurgulanması gereken bir husus da denize kıyısı bulunmayan Nahçıvan’ın ve Azerbaycan’ın dış dünyayla bağlantısının güçlenmesidir. Ulaştırma koridorlarının tesisi, bu ülkelerin küresel ticaret ağlarına entegre olmaları ve ekonomik potansiyellerini açığa çıkarmaları açısından hayati önem taşımaktadır. Diğer yandan, Türk Cumhuriyetlerinin denize erişiminin olmamasından dolayı, bu girişimler sayesinde, ülkemizin liman imkanlarının kardeş ülkelerce kullanılmasını önemsiyoruz.
“Kars-Nahçıvan hattı, Türk dünyasında kesintisiz bağlantı kurarak ortak kalkınma ve dayanışmayı güçlendiriyor”
Kars-Nahçıvan hattı, Nahçıvan ve Azerbaycan’ın konumunu avantaja dönüştürerek, Türk dünyasıyla kesintisiz bir hat daha kurmamızı sağlayacak, yalnızca ticaret değil, ortak kalkınma ve dayanışma ruhumuzu güçlendirecektir.
Ülkemiz açısından büyük stratejik öneme sahip bir diğer koridor ise, Hindistan, Güney Asya ve Basra Körfezi ülkelerinden gelen yüklerin, Irak’ın güneyinde inşası devam eden FAV Limanı’ndan başlayarak karayolu ve demiryolu ile çift yönlü olarak Türkiye’ye ve oradan Avrupa’ya ulaştırılmasını amaçlayan Kalkınma Yolu Projesi’dir. Bu proje sayesinde, FAV Limanı’ndan Londra’ya kadar kara ve demiryolu üzerinden Avrupa’nın her noktasına kesintisiz ulaşım imkânı sağlanacaktır.
Projenin yönetimi noktasında Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Bağdat ziyaretinde Irak, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar ile iş birliğini amaçladığımız bir Mutabakat Zaptı imzaladık. Tüm bölgemizin istikrarına ve refahına büyük katkı sunacak bu stratejik projeye dair kararlılığımızı, imzaladığımız Mutabakat Deklarasyonu ile de yinelemiş olduk.
Hattın tamamlanmasıyla Basra Körfezi-Türkiye-Avrupa ekseninde Türkiye’nin transit ülke konumu güçlenecek; ticaret alanında, Irak ve Körfez ülkeleriyle artan ticaret hacminden doğrudan fayda sağlanacak. Diğer bir deyişle; Kalkınma Yolu, Zengezur Bağlantısı ve Orta Koridor, Türkiye’yi çok yönlü lojistik kavşak haline getirecek hem enerji taşımacılığında hem de küresel ticarette farklı rotaların buluştuğu merkez konumuna getirecektir.
Kalkınma Yolu, Zengezur Bağlantısı ve Orta Koridor, Türkiye’yi çok yönlü lojistik kavşak haline getirecek hem enerji taşımacılığında hem de küresel ticarette farklı rotaların buluştuğu merkez konumuna getirecektir. |
Türkiye’nin bu projelerdeki aktif rolü, ülkemizin lojistik altyapısının geliştirilmesi, transit taşımacılıktaki payının artırılması ve küresel taşımacılıkta güçlü bir lojistik aktör haline gelmesi açısından stratejik bir fırsat sunmaktadır. Bu projeler, ekonomik iş birliklerinin geliştirilmesi, istihdamın artırılması, yeni sanayi ve lojistik merkezlerinin kurulması gibi etkileriyle de öne çıkmaktadır.
“Türk denizcilik sektörü, 2053 net sıfır hedefi doğrultusunda çevre dostu uygulamalarla dönüşümünü hızlandırıyor”
Türkiye’nin stratejik konumu, denizcilikte bizi doğal olarak uluslararası arenanın önemli oyuncularından biri yapıyor. Siz de bu alandaki iş birliklerinin içinden gelen bir yönetici olarak sürece yakından hakimsiniz. Türk denizciliğinin uluslararası alandaki konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Ayrıca, AB, IMO ve diğer bölgesel kuruluşlarla yürütülen iş birliklerinin sektörümüze sağladığı katkılar hakkında neler söylemek istersiniz?
Türkiye’nin denizcilik sektörünün temelini, sahip olduğumuz eşsiz coğrafi konum, asırlardır süregelen köklü denizcilik mirası ve son derece dinamik denizcilik sanayimiz oluşturmaktadır. Karadeniz, Akdeniz ve Ege’yi birbirine bağlayan Türk Boğazları, ülkemizi doğal olarak küresel deniz ticaretinin vazgeçilmez aktörlerinden biri hâline getirmektedir. Karadeniz kıyı devletlerini dünya pazarlarına bağlayan bu ana arter, Süveyş Kanalı ve Cebelitarık Boğazı ile birlikte Akdeniz’i küresel ticaretin transit rotalarının merkezine yerleştirmektedir. Bölgemiz sadece yükleme ve boşaltma değil, aynı zamanda aktarma ve transit açısından da stratejik bir merkezdir.
Bugün Türk sahipli ticaret filomuz 52 milyon DWT üzeri taşıma kapasitesi ile dünyada 10. sıraya yükseldi. Türk bayrağımız, Paris ve Tokyo MoU gibi önemli PSC rejimlerinin Beyaz Listelerinde yer almakta ve 140.000’in üzerinde yüksek nitelikli Türk denizcimiz, küresel denizcilik sektörüne hizmet sunmaktadır. Denizcilik eğitiminde uluslararası STCW konvansiyonuna göre beyaz listedeyiz. Denizcilik eğitiminde dünyanın sayılı ülkelerindeniz. Geçtiğimiz yıl IMO’nun üye devletlerine yaptığı IMSAS denetimini başarıyla tamamladık. Denizcilikteki kalitemiz uluslararası alanda bir kez daha tescillenmiş oldu.
Ülkemiz, denizcilik endüstrisinin neredeyse her alanında faaliyet göstermektedir. Gemi inşa, bakım-onarım, geri dönüşüm, liman işletmeciliği, lojistik, gemi klaslama, deniz sigortacılığı ve denizci eğitiminde güçlü bir kapasiteye sahibiz. Gemi inşa sanayinde kapasitemiz 4,79 milyon DWT’ye ulaşmış, bakım-onarım kapasitemiz ise 41 milyon DWT’yi bulmuştur. “Boat International Global Order Book” 2025 raporuna göre Türkiye, mega yat üretiminde dünyada ikinci sıraya yükselmiştir. Bu durum Türkiye’nin sektördeki markalaşmasının en önemli göstergelerindendir. Gemi geri dönüşümünde de IMO’nun Hong Kong Sözleşmesi hükümlerine uygun, çevre dostu tesislerimizle dünyanın beş büyük ülkesi arasında bulunuyoruz.
Türk denizcilik sektörü sadece ekonomik boyutuyla değil, çevresel sorumluluklarıyla da öne çıkmaktadır. Paris Anlaşması kapsamında 2053 yılı için net sıfır emisyon hedefimizi belirledik. Bu kapsamda yeni yönetmeliklerle LNG ve hibrit sistemlere sahip gemiler teşvik edilmekte, limanlarımızda “Yeşil Liman” uygulamaları yaygınlaştırılmaktadır. Yenilenebilir enerji, kıyıdan elektrik temini ve atık yönetimi gibi uygulamalar, çevre dostu dönüşümde güçlü bir adım oluşturmaktadır.
AB iş birliğimizin en somut örneklerinden biri, Denizciliğin Karbonsuzlaştırılması ve Yeşil Denizcilik Projesidir (Maritime Decarbonisation and Green Shipping). Denizcilik Genel Müdürlüğümüzün liderliğinde EBRD’nin toplam 70 milyon Avroluk bir finansmanla desteklediği bu proje, alternatif yakıtların (LNG, metanol, hidrojen, amonyak vb.) kullanımını teşvik etmekte ve limanlarımızda enerji verimliliği sağlayacak yatırımları desteklemektedir.
Dünya Bankası da Türkiye’de sürdürülebilir deniz taşımacılığı ve limanlar konusunda özel bir çalışma başlatarak sürece katkı sunmaktadır. Banka tarafından hazırlatılan “Türkiye’de Sürdürülebilir Deniz Taşımacılığı ve Limanlar” raporu, düşük ve sıfır karbonlu yakıtların üretim ve kullanım potansiyelini değerlendirmekte, liman altyapılarımızın bu dönüşüme entegrasyonunu incelemektedir. Bu sayede, önümüzdeki dönemde düzenleyici çerçeveler, teknik altyapılar ve finansman modelleri geliştirilecek, karbonsuzlaştırma yol haritamız güçlenecektir.
Türkiye, denizyolu taşımacılığının payını artırmak amacıyla kombine taşımacılığı da desteklemektedir. Ro-Ro hatlarımıza verilen teşvikler sayesinde İzmir-Sete, Ambarlı-Trieste, Tekirdağ-Trieste ve Karasu-Köstence hatları devreye girmiştir. Bu uygulama hem limanlarımızı güçlendirmekte hem de kara sınır kapılarındaki yoğunluğu azaltmaktadır.
Uluslararası örgütlerde aktif rol oynuyoruz. 1999 yılından bu yana kesintisiz bir şekilde IMO Konseyi üyesiyiz, 2024 yılında Uluslararası Deniz Seyir Yardımcıları Teşkilatı (IALA) Genel Kurulu’nda üst üste altıncı kez Konsey’e seçildik. Türkiye, IALA’nın “Uluslararası Örgüt” statüsüne geçişinde de aktif rol oynamış, 22 Ağustos 2024’te bu dönüşüm gerçekleşmiş ve 31 Temmuz 2024 itibarıyla sözleşmeyi onaylayan 41 ülke arasında yerini almıştır.
Ülkemiz, 29 Nisan 2025 itibarıyla, Orta ve Doğu Avrupa’da enerji, ulaştırma ve dijitalleşme alanlarındaki altyapı eksikliklerinin giderilmesini hedefiyle 13 Avrupa Birliği (AB) üye ülkesinin Baltık, Karadeniz ve Adriyatik Denizleri arasındaki via carpatia bağlantının iyileştirilmesine yönelik bölgesel çabasını temsil eden Üç Deniz Girişimine de; AB Komisyonu, ABD, Almanya, Japonya ile birlikte stratejik ortak olmuştur.
Avrupa Deniz Emniyeti Ajansı (EMSA) ile teknik iş birliğimiz 2006 yılından bu yana devam etmektedir. Türkiye, EMSA’nın yürüttüğü Genişleme Ülkelerine Yönelik Teknik Yardım Projesi ile Karadeniz ve Hazar Denizi Projesinin faydalanıcısıdır. Bugüne kadar Lizbon’da ve Türkiye’de düzenlenen 198 eğitim ve çalıştaya 1.337 kişi katılmış, ülkemizde gerçekleştirilen 27 EMSA eğitiminden 711 uzman faydalanmıştır. Ayrıca 2010 yılından bu yana EMSA’nın CleanSeaNet uydu tabanlı petrol kirliliği izleme sisteminden etkin şekilde yararlanıyor ve deniz kirliliğine hızlı müdahale edebiliyoruz.
Bölgesel iş birlikleri bağlamında, Karadeniz’de deniz trafiği hizmetleri konusunda bilgi paylaşımını artırıyor, Akdeniz’de Barcelona Sözleşmesi çerçevesinde çevresel koruma faaliyetlerinde aktif rol üstleniyoruz. TRACECA ve Orta Koridor projeleri de Türkiye’nin bölgesel lojistik entegrasyonunun merkezinde olduğunu ortaya koymaktadır. Türk denizciliğinin uluslararası alandaki güçlü konumu yalnızca coğrafi avantajlarımızdan değil; AB, IMO, EMSA, IALA, Dünya Bankası ve bölgesel kuruluşlarla yürütülen iş birliklerinden doğan somut kazanımlarımız sayesinde pekişmektedir. Böylece sektörümüz, güvenlikten çevreye, rekabetçilikten sürdürülebilirliğe kadar her alanda küresel ölçekte söz sahibi olmaya devam etmektedir.
IMO’nun 2030 ve 2050 karbon hedefleri doğrultusunda Türk Denizcilik Sektörünün önemli adımlar atması gerekiyor. Bakanlık olarak yeşil liman uygulamaları, LNG, metanol, hidrojen gibi alternatif yakıt kullanımı ve enerji verimliliği konusunda nasıl çalışmalar gerçekleştiriyorsunuz?
Ocak 2023’te yayımlanan ve Bakanlığımızın gelecek 30 yıldaki yatırımlarına ve planlamalarına ışık tutacak olan “2053 Ulaştırma ve Lojistik Ana Planı”nda da ele alındığı üzere; düşük karbonlu yakıt kullanımı, karbon salınımının düşürülmesi, karbon ayak izinin tespiti ve karbon vergilendirilmesi gibi konuları atılacak adımlar olarak belirledik ve bu yönde çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Yeşil Liman Sertifikası programı kapsamında limanlarımızda çevre dostu altyapı yatırımları, enerji verimliliğini artırıcı uygulamalar ve etkin atık yönetimi sistemleri hayata geçirilmektedir.
Bakanlığımızca başlatılan “Yeşil Liman Projesi” ile;
amaçlanmıştır.
LNG’nin yanı sıra metanol ve hidrojen gibi alternatif yakıtların kullanımına yönelik araştırma-geliştirme projeleri desteklenmekte, tersanelerimizin bu konudaki teknik imkanlarının güçlendirilmesi sağlanmaktadır. Mevcut gemi filomuzun enerji performansını iyileştirmek amacıyla EEXI ve CII düzenlemelerine uyum süreci özenle takip edilmektedir. Bunun yanında dijital izleme sistemleri ve operasyonel iyileştirmeler yoluyla emisyonların azaltılması hedeflenmektedir. Ulusal karbon azaltım stratejisinin hazırlanması sürecinde üniversiteler, sektör paydaşları ve uluslararası kuruluşlarla güçlü iş birlikleri yapılmakta olup, denizcilik sektörümüzün hem IMO hedeflerine hem de Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum sağlaması amaçlanmaktadır.
Ayrıca, IPA III programı çerçevesinde AB komisyonuna sunulan proje ile gemilerimizde ve limanlarımızda çevre dostu ve yenilikçi teknolojilere finansal destek mekanizması oluşturulması hedeflenmektedir. Proje ile;
Bakanlığımız ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (European Bank for Recounstruction and Development-EBRD) iş birliği ile “Türkiye'de Denizcilik Sektörünün Karbonsuzlaştırılması için Mevzuat Yapısı, Piyasa Mekanizmaları ve Kurumsal Kapasite Geliştirme Projesi” başlatılmıştır. Proje, Ülkemizde deniz taşımacılığından kaynaklanan sera gazı emisyonlarının azaltılması amacıyla alternatif yakıtların kullanım potansiyelini değerlendirmeyi, uyum maliyetlerini azaltacak çözümler geliştirmeyi ve ülkemize özgü bir izleme, raporlama ve doğrulama (MRV)sisteminin oluşturulmasını ve ayrıca yeşil deniz taşımacılığı koridorlarına yönelik fizibilite çalışmalarını kapsamaktadır.
“Bütün çalışmaların temel amacı; Türk Boğazları’nı yalnızca uluslararası ticaret için güvenli bir koridor olarak değil, aynı zamanda çevresel sürdürülebilirliği önceleyen bir denizcilik modeli haline getirmektir” |
Türk Boğazları, Dünya ticareti için stratejik bir geçiş noktası. Artan tanker ve yük gemisi trafiği emniyet konularını da gündeme getiriyor. Boğazlardan geçen gemi trafiğinin emniyetli, hızlı ve çevreye duyarlı bir şekilde yönetilmesi için hangi yeni düzenlemeler ve teknolojik çözümler üzerinde çalışıyorsunuz?
Türk Boğazları, jeostratejik konumu nedeniyle yalnızca Ülkemiz için değil, başta Karadeniz’e kıyısı olan ülkeler olmak üzere Akdeniz ekonomik havzası ve küresel deniz taşımacılığı açısından da kritik bir arter ve enerji geçiş koridorudur. Bu niteliği aynı zamanda kaçınılmaz olarak yoğun ve hareketli bir gemi trafiğini de beraberinde getirmektedir.
2024 yılında İstanbul Boğazı toplam 41.363 gemi hareketine sahne olurken toplam 447,57 milyon ton yük taşıması gerçekleşti. Bunun yüzde 40,7’sine tekabül eden 182,27 milyon tonu tehlikeli yük kapsamında olan yüklerdi. Başta ham petrol ve türevleri olarak bir kazada insan sağlığı, çevre ve ekonomik etkileri açısından katastrofik sonuçlar doğurma potansiyeli olan yükleri taşıyan tanker sınıfı gemiler toplam gemi trafiğinin yüzde 23,4’ünü oluşturuyor. Ve bunların yüzde 20,2’si tek seferde bir milyon varile ulaşan ham petrolü taşıyan tam boyu 200 metre ve üzeri tankerler.
Çanakkale Boğazında ise benzer istatistiklerdeki rakamlarda 2024 yılında 45.849 gemi hareketi ile toplam 591,86 milyon ton yükün taşındığı görülmektedir. Tehlikeli yük oranı yüzde 35 ile toplam 206,98 milyon ton olup toplam gemi trafiğinin yüzde 22,8’i olan tanker sınıfı gemiler ile taşındı. Tam boyu 200 metre ve üzeri tankerler de tanker trafiğinin yüzde 23,3’ü olarak kayda geçmiştir.
Türk Boğazlarından Türk Boğazlar Sözleşmesinin imzalandığı 1936 yılında, günde ortalama 17 geminin geçtiğini ve ortalama gemi büyüklüklerinin 5-6.000 DWT olduğunu göz önüne alırsak, bugün gemi geçiş sayısı ve artan gemi büyüklükleri açısından gemi trafiğinin emniyetli, verimli ve çevre hassasiyetleri gözeterek yönetilmesinin önemi ortaya çıkmaktadır.
Gelişen şartlara ve günün ihtiyaçlarına göre Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımızca Türk Boğazları Deniz Trafik Düzeni Yönetmeliği Uygulama Yönergesi sürekli olarak revize ediliyor. Bu revizyonlar ile ilgili gemilerin geçiş esnasında kılavuz kaptan ve refakat römorkörü alma zorunlulukları yeniden tanımlanırken özel geçiş şartlarına tabi gemiler ile tehlikeli yük taşıyan gemilere ilişkin geçiş prosedürleri ve planlamaları, seyir emniyeti ve çevre güvenliğini önceleyecek şekilde revize ediliyor. Öte yandan seyir, can, mal ve çevre güvenliği riskleri göz önüne alınarak, gemilerin geçiş sırası bekleme sürelerini azaltıcı önlemler getiriliyor.
Türk Boğazları Gemi Trafik Hizmetleri yazılım ve donanımını, Aselsan ve Havelsan ile yaptığımız çalışmalar sonucu, yerli ve milli hale getirdik. Türk Boğazlarında seyir fenerleri, seyir şamandıraları gibi seyir yardımcılarının renevasyon çalışmalarına ilave olarak, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü, ASELSAN ve Bakanlığımız UDHAM Başkanlığınca yürütülen AR-GE projesi kapsamında İstanbul Boğazının, kuzey, orta ve güney konuşlandırılacak meteorolojik ve oşinografik sensör donanımlı üç adet şamandıra ve bir fener ile anlık olarak petrol kirliliği, akıntı, dalga durumu izlenerek gemi trafiğinin dinamik olarak yönetilmesine katkı sağlanacaktır.
Seyir Emniyetinin bir diğer önemli bileşeni olan Türk Boğazlarında kılavuzluk hizmetleri hususunda gelinen noktada kılavuzlu geçiş oranları İstanbul Boğazında 2004 yılında yüzde 41 iken 2024 yılı itibariyle yüzde 61,2’ye yükselmiştir. Çanakkale Boğazında ise 2004 yılında yüzde 29 olan kılavuzlu geçiş oranı bugün yüzde 51,7 olarak gerçekleşmiştir.
Türk Boğazları kılavuzluk istasyonlarımızın yenilenmesi projeleri kapsamında 2018 yılında Çanakkale Boğazı Gelibolu Kılavuzluk İstasyonu, 2022 yılında da Çanakkale Mehmetçik Kılavuzluk İstasyonu hizmet binaları yenilenmiştir. Kadıköy İnciburnu Kpt. Fahrettin AKSU kılavuzluk istasyonumuzu yeniden inşa ederek hizmete aldık.
Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü filosunun yenilenmesi ve acil müdahale kapasitesinin artırılması amaçları doğrultusunda 2019 yılından bu yana 10 acil müdahale römorkörü, 15 rhib botu ve 6 kılavuzluk hizmet botu inşa edilerek filomuza katılmıştır. Halen inşası süren 2 acil müdahale römorkörümüz ve 6 kılavuzluk hizmet botu da bu yılın içinde teslim edilecek.
2026 yılı itibariyle hizmete girmesi planlanan 130 ton çeki gücüne sahip 2 adet acil müdahale römorkörü ile 6 kılavuzluk hizmet botu ve 16 adet SAR botu ile Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğünün acil müdahale kapasitesini 5 yıl öncesine göre 2,5 kat artırmış olacağız.
Bütün bu çalışmaların temel amacı, Türk Boğazları’nı yalnızca uluslararası ticaret için güvenli bir koridor olarak değil, aynı zamanda çevresel sürdürülebilirliği önceleyen bir denizcilik modeli haline getirmektir. Gemi trafik hizmetlerinin modernizasyonu, mevzuat uyumları ve ileri teknolojilerin entegrasyonu ile önümüzdeki dönemde Türk Boğazları, küresel ölçekte örnek gösterilen bir deniz emniyeti ve çevre yönetimi merkezi olacaktır.
Türkiye enerji ithalat ve ihracatında kritik bir konumda, Enerji terminalleri LNG tesisleri stratejik liman yatırımlarında Bakanlığın öncelikleri nelerdir? Bu projeler enerji güvenliği ile nasıl ilişkilendiriliyor?
Enerji ithalat ve ihracatında Türkiye’nin stratejik önemi, enerji altyapısının güvenli ve etkin işletilmesini zorunlu kılmaktadır. Bakanlığımız, enerji terminalleri, LNG tesisleri, enerji gemileri ve stratejik liman projelerinde güvenlik, çevresel sürdürülebilirlik ve verimlilik kriterlerini öncelikli olarak dikkate almaktadır. Bu doğrultuda, mevcut ve yeni tesislerin kapasite artırımı, modernizasyonu ve güvenli işletimi için kapsamlı çalışmalar yürütülmektedir. Türkiye’deki enerji gemileri, LNG ve diğer yakıtların taşınmasında kritik rol oynayarak enerji arz güvenliğinin güçlendirilmesine ve dışa bağımlılığın azaltılmasına katkı sağlamaktadır.
Son dönemde Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığımızın enerji iletim ve depolama altyapısını geliştirmek ve ülkemiz hükümranlık sahasında yeni enerji kaynakları keşfetmek ve halkın kullanımına sunmak adına yaptığı altyapı ve teknoloji yatırımları enerjideki bağımsızlık adımlarımız açısından hayati öneme haizdir. Bu kapsamda Ülkemiz filosuna katılan sondaj gemileri, sismik araştırma gemileri ve FSRU gemilerini hatırlatmak gerektiği kanaatindeyim. Stratejik olarak alınan kararlar kapsamında Dörtyol, Aliağa, Saros gibi önemli noktalara konuşlandırılan FSRU gemileri ile LNG tedarikinde alternatif çözümler üretmemize yardımcı olmaktadır.
Gerek özel sektör gerekse Enerji Bakanlığımız tarafından planlanan kıyı yapılarının hayata geçirilmesi için gerekli koordinasyon sağlanmakta, enerji tesislerine yakın bölgelerdeki olası kıyı yapısı yatırımlarında enerji tesisleri esas alınarak değerlendirmeler yapılmaktadır. Bakanlığımızca yürütülen projelerde de enerji transferi/depolaması yapılabilecek altyapılar planlanmaktadır. Kendi projelerimizde gerekirse küçülmelere giderek, enerji tesislerinin sürdürülebilirlik ve emniyetinin sağlanmasını önceleyerek planlamalar yapıyoruz. İhtiyaç halinde projelerimizin kurgusunu enerji altyapısına da hizmet verecek şekilde revize edebiliyoruz. Bunu sadece enerji altyapımız için değil ihtiyaç halinde savunma altyapımız için de gerçekleştiriyoruz. Bunların en önemli örneği Filyos Limanı. Herkesin bildiği üzere Karadeniz’in en büyük limanı olarak planlayıp inşa ettiğimiz liman Enerji Bakanlığımızın ihtiyaçları doğrultusunda LNG üssü haline gelmiştir. Benzer şekilde yapımına devam ettiğimiz İyidere Limanında gerektiğinde TCG Anadolu gemimizi de misafir edecek şekilde planladık.
“Türk deniz ticaret filosunun yaş ortalamasını düşürmek ve rekabet gücünü artırmak için kapsamlı destek mekanizmaları uyguluyoruz”
Filo yaş ortalaması ve rekabetçilik uluslararası pazarda Türk armatörlerini etkileyen önemli faktörler. Türk deniz ticaret filosunun yenilenmesi ve uluslararası rekabette daha güçlü konuma gelmesi için ne tür destek mekanizmaları geliştiriliyor?
2025 yılı Temmuz itibarıyla 1.000 GT ve üzeri Türk sahipli deniz ticaret filosu 52 Milyon DWT üzeri taşıma kapasitesi ile 1 basamak daha yükselerek dünya filo sıralamasında 10. sıraya yükseldi. 22,1 olan Türk deniz ticaret filosunun yaş ortalamasını düşürmek ve rekabet gücünü artırmak için kapsamlı destek mekanizmaları uyguluyoruz. Bu sayede uluslararası pazarda armatörlerimizin konumunu güçlendirmeyi hedefliyoruz.
Finansman destekleri ve kredi kolaylıkları ile filo yenileme projelerini teşvik ediyoruz. Yerli tersanelerimizin modern gemi inşa kabiliyetleri bu süreçte önemli bir avantaj sağlamaktadır. Bu kapsamda Hurda Gemi Teşvikimiz ile Bakanlığımız nezdinde yeni inşa edilecek gemilere önemli bir teşvik mekanizmasını hayata geçirdik. Ekonomik ve teknik ömrünü tamamlamış gemilerin hurdaya ayrılması desteklenerek yerine inşa edilecek gemilere teşvik verilmesi amacıyla filomuzdaki yaşlı gemilerin çevreci ve teknoloji bakımından üstün gemiler ile yenilenmesini hedefliyoruz. Bu kapsamda, bugüne kadar 15,5 milyon USD’lik desteği sektörümüze sağladık.
“Bakanlık olarak ‘Ok-to-Board’ uygulamasının denizcilik alanına uyarlanabilirliğini kapsamlı şekilde inceliyoruz”
“Ok-to-Board” uygulamasının denizcilik sektöründe de uygulanması gündemde. Bu sistemin, özellikle gemi mürettebatının limanlara giriş-çıkış işlemleri, vize süreçleri ve deniz taşımacılığında dijital güvenlik kontrolleri açısından önemli avantajlar sağlayacağı değerlendiriliyor. Bakanlık olarak “Ok-to-Board”ın denizcilik alanında uygulanabilirliği konusunda ne tür çalışmalar yürütüyorsunuz? Bu sistemin hayata geçmesiyle sektöre ne gibi katkılar bekleniyor?
‘Ok-to-Board’ uygulaması, liman giriş-çıkış izinleri ve mürettebat işlemlerini hızlandırarak sektöre büyük kolaylık sağlayacaktır. Bakanlık olarak bu uygulamanın denizcilik alanına uyarlanabilirliğini kapsamlı şekilde inceliyoruz.
Liman işletmeleri, sınır kapıları ve ilgili kurumlarla koordineli çalışmalar yürütmekteyiz. Bu kapsamda dijital güvenlik kontrolleri ve vize süreçlerinde uluslararası standartlara uygun bir entegrasyon hedeflenmektedir. Bu konuyu geçtiğimiz yıl IMO Genel Sekreteri ile bizzat görüşerek gemi adamlarına vize verilmesinde kolaylık sağlanması hususunda IMO’nun daha etkin rol alması gerektiğini aktardık.
“Limanlarımızın ve gemilerimizin siber tehditlere karşı daha dirençli hale getirilmesi için uluslararası standartlarla uyumlu çözümler geliştiriyoruz”
Yeni teknolojiler sektörde hızla yer buluyor; otonom gemilerden blockchain tabanlı lojistiğe kadar. Türk denizcilik sektörünün bu teknolojilere uyumunu hızlandırmak için nasıl adımlar atılıyor? Siber güvenlik konusunda özel bir strateji var mı?
Bakanlık olarak geçen sene AR- GE projelerine verdiğimiz desteğin aslan payını % 41 oranıyla “Denizcilik” aldı. Temmuz 2024 de yaptığımız yasal değişiklikle Bakanlığımız UDHAM başkanlığınca sadece haberleşme projelerine verilen AR- GE destekleri artık denizciliğin tüm alanlarındaki projelerine de verilebilecek.
Denizcilik sektöründe yeni teknolojiler hızla benimsenmekte; otonom gemilerden blockchain tabanlı lojistik çözümlerine kadar birçok uygulama ön plana çıkmaktadır. Bakanlığımız, Türk denizcilik sektörünün bu teknolojilere uyum sürecini hızlandırmak amacıyla paydaşlarla teknik incelemeler ve stratejik planlamalar yürütmektedir. Bu kapsamda, gemi işletmecilerinin ve liman yönetimlerinin dijitalleşme kapasitelerinin artırılması hedeflenmektedir. Ayrıca, siber güvenlik risklerine karşı özel stratejilerin geliştirilmesi ve altyapıların güçlendirilmesi öncelikli çalışmalar arasında yer almaktadır. Bu sayede Türk denizcilik sektörü uluslararası standartlarla uyumlu ve teknolojik açıdan rekabetçi bir yapıya kavuşturulmaktadır.
Siber güvenlik konusunda ise çok boyutlu bir strateji yürütüyoruz. MSC 110 toplantısında Türkiye olarak bir kâğıt sunduk ve siber güvenlik eğitiminin ayrı bir model kurs olarak verilmesini teklif ettik. Bu kapsamda İstanbul Teknik Üniversitesi ile iş birliği içinde taslak bir siber güvenlik model kursu hazırladık. Aynı zamanda zorunlu olmayan bir “Siber Güvenlik Kodu” oluşturulması çalışmalarına da aktif şekilde katılıyoruz.
Bunun yanı sıra limanlarımızın ve gemilerimizin siber tehditlere karşı daha dirençli hale getirilmesi için uluslararası standartlarla uyumlu çözümler geliştiriyoruz. Böylece hem denizcilik sektörümüzü geleceğe hazırlıyor hem de küresel ölçekte daha güvenilir bir konum elde ediyoruz.
Türkiye'nin stratejik konumu, ülkemizi doğal bir lojistik merkez haline getiriyor. Bu potansiyelin tam anlamıyla hayata geçmesi için hinterland bağlantılarının güçlendirilmesi, liman altyapılarının modernizasyonu, dijitalleşme projeleri ve intermodal taşımacılık entegrasyonu bağlamında bakanlığın önümüzdeki dönemde hangi adımları öngördüğünü paylaşır mısınız?
Stratejik konumumuzun bize sağladığı potansiyelin tam anlamıyla değerlendirilmesi amacıyla ülkemiz limanlarının hinterland bağlantılarının güçlendirilmesi, liman altyapılarının modernizasyonu, dijitalleşme projeleri ve intermodal taşımacılık entegrasyonu alanlarında planlama ve değerlendirme çalışmalarını yürütüyoruz. Bu kapsamda, limanların kapasite artırımı, operasyonel verimliliğin yükseltilmesi ve dijital altyapıların geliştirilmesi öncelikli hedefler arasında yer almaktadır. Ayrıca, demiryolu, karayolu ve denizyolu taşımacılığının entegre edilmesiyle kesintisiz lojistik zincirlerinin oluşturulması amaçlanmaktadır. Bakanlığımız bütçesinin yüzde elliden fazlasını demir yolu yatırımlarına aktarmak suretiyle planlamalarımızı yapıyoruz. Limanlarımıza yapılacak kılçık hatları ile limanlarımızın demir yolu ağıyla olan bağlantısallığını artırmayı bu sayede liman kapasitemizin artışına destek olurken hem multimodal taşımacılığı genişletmeyi hem de maliyetleri düşürmeyi planlıyoruz.
Önümüzdeki dönemde “Dijital Lojistik Koridorları” ve “Yeşil Taşımacılık Projeleri” ile entegrasyonu artırmayı planlıyoruz. Böylece Türkiye, yalnızca coğrafi değil teknolojik üstünlükleriyle de lojistik merkez rolünü pekiştirecektir.
Hepimizin bildiği üzere, geleceği bugünden tasarlarken; lojistik, mobilite ve dijitalleşme odağında, bilimsel temelli, çevreci, sürdürülebilir ve tarihe duyarlı bir ulaşım altyapısını ülkemize kazandırmak üzere Bakanlığımız vizyonunun belirlendiği “2053 Ulaştırma ve Lojistik Ana Planı” çalışmalarımız tamamlanarak yayımlanmıştır. Gerek multimodal taşımacılığı geliştirilmesi gerek demiryolu ve liman altyapımızın güçlendirilmesi gibi alanlarda yapacağımız çalışmalarımıza ışık tutacak Ana Planımız ulaşım alanındaki planlamalarımızın anayasası niteliğindedir. Yatırımlarımız ve planlamalarımızı bu çerçevede yürütüyoruz.
“Yeşil dönüşüm, dijitalleşme ve insan kaynağının geliştirilmesi, önceliklerimiz arasında yer alacaktır”
Son olarak eklemek istedikleriniz var mıdır?
Güçlü denizcilik idaresi güçlü denizcilik sektörü ve donanma ile mümkün. Türkiye bugün gemi projelendirebilen, gemi inşa edebilen, bu gemileri dünya standartlarında işletebilen, dünyanın birçok ülkesinde liman işletmeciliği yapan ve ömrünü tamamlayan gemileri de uluslararası sözleşme ve standartlarda geri dönüşümünü sağlayabilen dünyanın ender ülkelerinden. Balıkçılığı, deniz turizmi ile denizin, mavi ekonomisi ve stratejik öneminin farkındalığı ile birikimi ve insan gücünü çok daha üst seviyelere taşıyabilecek kapasitesi de var.
Önümüzdeki dönemde yeşil dönüşüm, dijitalleşme ve insan kaynağının geliştirilmesi, önceliklerimiz arasında yer alacaktır. Bu adımlar, sadece ülkemizin değil bölgenin de geleceğini şekillendirecektir. Türkiye, denizcilik ve lojistik alanında çok güçlü bir potansiyele sahip. Bu potansiyeli tam anlamıyla değerlendirmek için kamu, özel sektör ve akademi iş birliği içinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu vizyonla Türkiye denizciliğini geleceğe taşıyacak adımları atmaya devam edeceğiz.
Durmuş Ünüvar, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Durmuş Ünüvar
Popüler İçerikler
Bültene Kaydol
Gelişmelerden haberdar ol
İlgili İçerikler
"Resolving the Passport and Visa Issue is a Priority for Turkish Seafarers' International Presence."
TÜRKKAPDER, one of Turkey's most established maritime associations and founded in 1959, plays an active role in the industry as a leading organization representing Turkish seafarers on both national and international platforms. We spoke with Captain Zafer Akbulut, Chairman of the Board of the Turkish Oceangoing Shipmasters Association (TÜRKKAPDER), about the challenges faced by Turkish seafarers, proposed solutions, TÜRKKAPDER's work, and his vision for the future. Highlighting a critical point for the Turkish maritime sector to achieve a stronger position in international competition, Captain Akbulut said, "For Turkey to compete internationally, the visa, which we call the GREEN PASSPORT or OKEY TO BOARD, must be issued as soon as possible."
Yazar: Eda GEDİKOĞLU
06 Nov 2025
YAF Group Offers End-to-End Maritime Solutions from Türkiye to the World
YAF Group, one of Turkey's leading companies in the maritime sector, stands out with its extensive service network and versatile operations in the global market. Through offices and warehouses in China, Korea, Germany, and Dubai, it offers end-to-end solutions ranging from ship procurement and engineering to maintenance and repair services, brokerage and ship management. YAF Group Founder Yusuf Kanıcı discussed YAF Group's strategic international structuring, innovative approaches to logistics and supply chain management, and digitalization and automation applications. He explained YAF Group's sustainability efforts and future vision.
Yazar: Eda GEDİKOĞLU
22 Oct 2025
“YAF Group, Türkiye’den Dünyaya Uçtan Uca Denizcilik Çözümleri Sunuyor”
Denizcilik sektöründe Türkiye’nin önde gelen firmalarından biri olan YAF Group, global pazardaki geniş hizmet ağı ve çok yönlü operasyonlarıyla dikkat çekiyor. Çin, Kore, Almanya ve Dubai’deki ofis ve depoları aracılığıyla, gemi tedarikinden mühendislik ve bakım-onarım hizmetlerine, brokerlikten gemi işletmeciliğine kadar uçtan uca çözümler sunuyor. YAF Group’un stratejik uluslararası yapılanmasını, lojistik ve tedarik zinciri yönetimindeki yenilikçi yaklaşımları, dijitalleşme ve otomasyon uygulamalarını konuştuğumuz YAF Group Kurucusu Yusuf Kanıcı YAF Group’un sürdürülebilirlik çalışmalarını ve geleceğe yönelik vizyonunu anlattı.
Yazar: Eda GEDİKOĞLU
22 Oct 2025