21:15
22 Eylül 2024
“Denizcilik Sektörü, Net-Sıfır Hedefiyle Küresel Bir Dönüşüm Sürecine Giriyor”
Yazar: Eda GEDİKOĞLU
21 Oct 2025
Küresel ölçekte ticaretin ana taşıyıcısı olan denizcilik sektörü, iklim değişikliğiyle mücadelede dönüşümün merkezinde yer alıyor. Karbonsuzlaşma hedefleri doğrultusunda sektör; enerji verimliliği, alternatif yakıt teknolojileri ve uluslararası regülasyonlar ekseninde yeniden şekilleniyor. Bu dönüşüm sürecinde, sürdürülebilir taşımacılık politikalarının geliştirilmesi ve uygulanmasında etkin bir rol üstlenen Clean Shipping Coalition (CSC), denizcilikte yeşil dönüşümün öncülerinden biri konumunda. Clean Shipping Coalition Başkanı Delaine McCullough ve Transport & Environment Deniz Taşımacılığı Politika Sorumlusu Felix Klann ile CSC’nin küresel çalışmaları, IMO’nun Net-Sıfır çerçevesi, enerji verimliliği stratejileri ve alternatif yakıt vizyonunu konuştuk.
Küresel ölçekte ticaretin ana taşıyıcısı olan denizcilik sektörü, iklim değişikliğiyle mücadelede dönüşümün merkezinde yer alıyor. Karbonsuzlaşma hedefleri doğrultusunda sektör; enerji verimliliği, alternatif yakıt teknolojileri ve uluslararası regülasyonlar ekseninde yeniden şekilleniyor. Bu dönüşüm sürecinde, sürdürülebilir taşımacılık politikalarının geliştirilmesi ve uygulanmasında etkin bir rol üstlenen Clean Shipping Coalition (CSC), denizcilikte yeşil dönüşümün öncülerinden biri konumunda. Clean Shipping Coalition Başkanı Delaine McCullough ve Transport & Environment Deniz Taşımacılığı Politika Sorumlusu Felix Klann ile CSC’nin küresel çalışmaları, IMO’nun Net-Sıfır çerçevesi, enerji verimliliği stratejileri ve alternatif yakıt vizyonunu konuştuk.
Deniz taşımacılığı, dünya ticaretinin yaklaşık %90’ını karşılıyor ve bu ölçekteki bir sektörün çevresel etkileri küresel ölçekte belirleyici rol oynuyor. Karbon emisyonlarının azaltılması ve temiz yakıt teknolojilerine geçiş, sadece çevresel değil aynı zamanda ticari rekabet açısından da büyük önem taşıyor. Clean shipping kavramını siz nasıl tanımlıyorsunuz? Bugün küresel denizcilik sektörü için neden bu kadar kritik hale geldi?
Küresel deniz taşımacılığı, dünya genelindeki sera gazı emisyonlarının yaklaşık %3’ünü üretiyor; bu oran Almanya veya Japonya gibi orta ölçekli ülkelerin salımlarına eşdeğer. Diğer sektörler karbon salımlarını azaltırken ve küresel ticaret büyümeye devam ederken, deniz taşımacılığının payının artması bekleniyor. Oysa bu gidişatı değiştirmek mümkün. Sektör, enerji verimliliğini artırarak, gemi hızlarını düşürerek, rüzgâr gücü ve elektrifikasyon gibi çözümlerden yararlanarak fosil yakıtlara olan bağımlılığını azaltabilir ve uzun vadede tamamen sıfır emisyonlu enerji kaynaklarına geçiş yapabilir.
“Bilimsel olarak belirlenen 1,5°C küresel ısınma sınırıyla uyumlu, okyanuslarımızın ve atmosferimizin korunmasını ve yeniden onarılmasını hedefleyen politikaları destekliyoruz”
Clean Shipping Coalition, IMO gibi küresel kuruluşların iklim hedefleri doğrultusunda sektörün dönüşümünü destekleyen en etkin STK’lardan biri olarak öne çıkıyor. Clean Shipping’in vizyonundan, misyonundan ve temel stratejilerinden kısaca bahseder misiniz?
Clean Shipping Coalition (Temiz Deniz Taşımacılığı Koalisyonu), sivil toplum kökenli çevre koruma kuruluşlarından oluşan uluslararası bir birliktir ve tamamen deniz taşımacılığına odaklanan tek kuruluştur. Birleşmiş Milletler’in denizcilik düzenleyici kurumu olan Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) başta olmak üzere, deniz taşımacılığına yönelik küresel çevre ve iklim yasalarının geliştirilmesine ve uygulanmasına katkı sağlıyoruz. Bilimsel olarak belirlenen 1,5°C küresel ısınma sınırıyla uyumlu, okyanuslarımızın ve atmosferimizin korunmasını ve yeniden onarılmasını hedefleyen politikaları destekliyoruz. Ayrıca gemilerin güvenli bir şekilde işletilmesini, sosyal ve ekonomik adaletin sağlanmasını savunuyoruz.
Bu yaklaşım, geleceğin deniz taşımacılığının gezegenimizin sınırları içinde güvenli bir şekilde faaliyet göstermesini, dünyanın yaşam destek sistemlerini korumasını ve geniş ölçekli, ani ya da geri dönüşü olmayan çevresel değişim risklerini önlemesini gerektirir. Biz, iklim, biyoçeşitlilik ve okyanus krizlerini bütüncül biçimde ele alan sistemsel çözümler geliştirmeye çalışıyoruz. Clean Shipping Coalition, Haziran 2010’da IMO’da gözlemci statüsü kazanmış olup, o tarihten bu yana toplantılara aktif olarak katılım göstermektedir. Üyelerimizden bazıları, IMO’nun sera gazı stratejisinin hazırlanma sürecinin başından itibaren çalışmalara katkı sunmuş ve Net-Sıfır Çerçevesi’ne giden müzakerelerde aktif rol oynamıştır.
Üye kuruluşlarımız; okyanus koruma, deniz taşımacılığı, temiz ulaşım, uluslararası ticaret, enerji politikaları ve IMO gibi uluslararası düzenleyici kurumların yönetişimi konularında uzman kişilerden oluşmaktadır. Birlikte, IMO’da ve diğer platformlarda denizcilik ve çevre alanlarında onlarca yıllık birikime sahiptirler.
“Denizcilikte 2050 karbonsuzlaşma hedefi için daha iddialı ve somut adımlara ihtiyaç var”
IMO’nun 2030, 2040 ve 2050 hedefleri, sektörü düşük karbonlu geleceğe yönlendirmek için bir yol haritası sunuyor. Bu hedefler sektörün dönüşümü için yeterli mi? Düşük karbonlu denizcilik sektörü için Clean Shipping Coalition olarak nasıl çalışmalar gerçekleştiriyorsunuz?
IMO’nun sera gazı (GHG) stratejisinin hedefleri nihayetinde 2050 yılına kadar tam bir karbonsuzlaşma vizyonuyla uyumludur; ancak bu hedeflere ulaşmayı sağlayacak önlemler henüz aynı düzeyde bir iddiayı yansıtmamaktadır. Üye devletler, yalnızca birkaç yıl önce kendilerinin belirlediği hedeflerle uyumlu bir yakıt standardı (Net Sıfır Çerçevesi’nin temel unsuru) üzerinde uzlaşma sağlayamamıştır. Yine de bu politika, ilerlemenin yavaş da olsa mümkün olduğunu göstermekte ve üzerine inşa edilebilecek önemli bir başlangıç noktası sunmaktadır.
Hükümetlerin, iddialı bir IMO politikasının potansiyelini fark etmeleri ve kaydedilen ilerlemeyi güçlendirmeleri büyük önem taşımaktadır. Bu doğrultuda Clean Shipping Coalition (CSC), diğer sivil toplum kuruluşları ve ilerici paydaşlarla birlikte, mevcut stratejinin eksikliklerini vurgulayacak, somut çözüm ve iyileştirme önerileri sunacaktır. Bu kapsamda, temiz enerji kaynaklarının benimsenmesini teşvik eden özel önlemler ile sıklıkla geri planda kalan enerji verimliliği tartışmalarının yeniden gündeme getirilmesi de yer almaktadır.
“Yeşil hidrojenden türetilen e-amonyak ve e-metanol gibi e-yakıtlar en umut verici seçeneklerdir”
Denizcilik sektöründe karbon emisyonlarını düşürmek için LNG, metanol, amonyak, hidrojen ve biyoyakıt gibi birçok alternatif gündemde. Ancak bu yakıtların teknolojik olgunluğu, maliyeti ve altyapı gereksinimleri farklılık gösteriyor. Hangi alternatif yakıtlar, orta ve uzun vadede clean shipping vizyonuna katkı sağlayabilir?
Bizce uzun vadeli alternatif yakıt olarak yalnızca sera gazı emisyonlarını tamamen ortadan kaldırabilen ve aynı zamanda deniz taşımacılığının enerji ihtiyacını karşılayacak ölçekte üretilebilen yakıtlar değerlendirilmeye alınmalıdır. Bu açıdan bakıldığında, yeşil hidrojenden türetilen e-yakıtlar – özellikle e-amonyak ve e-metanol – en umut verici seçenekler olarak öne çıkmaktadır. Her ne kadar bu yakıtların üretimi bugün yüksek maliyetli olsa da, sayıları giderek artan pilot uygulamalar ve amiral gemisi projeler, bu teknolojilerin olgunluk düzeyine ulaştığını göstermektedir.
Denizcilik sektörü en azından orta vadede çoklu yakıtlı bir geleceğe doğru ilerlemektedir. Ancak çevresel açıdan önemli riskler barındırmasına rağmen, LNG yakıtlı gemi sipariş defterleri doludur ve biyoyakıtların kullanımının artması beklenmektedir. Bununla birlikte, her iki seçenek de farklı nedenlerle gerçek anlamda sürdürülebilir değildir: LNG, CO₂ yoğun bir fosil yakıt olmasının yanı sıra, motorlar ve altyapıdan sızan metan gazı nedeniyle ciddi bir iklim tehdidi oluşturmaktadır. Diğer taraftan, gerçekten sürdürülebilir atık hammaddelerinin sınırlı olması, biyoyakıtların ölçeklenebilirliğini kısıtlamaktadır. Tarım bazlı biyoyakıtlar ise geniş tarım alanlarına ihtiyaç duyarak gıda üretiminin yeni bölgelere yayılmasına, dolayısıyla orman tahribatına ve büyük dolaylı emisyonlara yol açmaktadır; zira ormanlar doğal karbon yutaklarıdır.
Bu yoldan devam etmek, uzun vadeli uyum için bir perspektif sunmamakta, aksine IMO’nun hedefleriyle uyuşmayan gemi ve altyapılara on yıllarca sürecek yatırımların bağlanması anlamına gelmektedir. Bunun yerine, IMO üyesi devletlerin ve diğer düzenleyici kurumların, yatırımcılara, şirketlere ve gemi sahiplerine daha uzun vadeli stratejiler gerektiğine dair net sinyaller göndermesi gerekmektedir. Bu sinyaller; yeşil e-yakıtlar, rüzgâr gücü ve enerji verimliliği gibi alanlara yönelik olmalı ve mevcut çerçevede eksik olan bu yönleri tamamlamalıdır.
“Yeni ve mevcut gemilerin yakıt tüketiminin azaltılarak verimliliğin artırılması maliyet etkin bir dönüşüm için kritik öneme sahiptir”
Yakıt teknolojilerinin yanı sıra, enerji verimliliği artırıcı çözümler de sürdürülebilir taşımacılığın önemli bir parçası. Yeni nesil kaplama sistemleri, pervane tasarımları ve direnç azaltıcı çözümler bu noktada kritik rol oynuyor. Enerji verimliliği odaklı gemi tasarımı ve operasyonel optimizasyonlar clean shipping hedeflerine ne ölçüde katkı sağlayabilir?
Yeni ve mevcut gemilerin yakıt tüketiminin azaltılarak verimliliğin artırılması maliyet etkin bir dönüşüm için kritik öneme sahiptir. Bu süreçte gemi tasarımı ve retrofit çalışmaları, özellikle yeni inşalar açısından belirleyici bir rol oynamaktadır. Ancak belki de daha da etkili olan unsur, gemilerin işletilme biçiminde yapılacak operasyonel değişikliklerdir. Örneğin, yavaş seyir uygulaması enerji talebini önemli ölçüde azaltabilse de sektörde çoğu zaman alışkanlıklar nedeniyle yaygın şekilde uygulanmamaktadır. Birçok gemi, sözleşmesel yükümlülükleri yerine getirmek için limanlara yüksek hızda ulaşmakta, ardından terminal müsait olana kadar günlerce motorlarını rölantide çalıştırarak beklemektedir.
Benzer şekilde, biyolojik kirlenme (biofouling) olarak adlandırılan gövde yüzeyi kirliliğini önlemek amacıyla yapılan gövde temizliği (hull cleaning) işlemi, sürtünmeyi azaltarak yaklaşık %10’a varan emisyon tasarrufu sağlayabilmektedir. Üstelik bu yöntem, bazı gelişmiş gövde kaplama malzemelerinin yol açtığı kimyasal sızıntı riskini de ortadan kaldırır. Verimlilik teknolojilerinin listesi oldukça uzundur: Atık ısı geri kazanımı, akıntı ve rüzgâr optimizasyonuna dayalı rotalama, elektrifikasyon bunlardan sadece birkaçıdır. Sonuç olarak, ister yeşil ister fosil kaynaklı olsun, en iyi yakıt hiç yakılmayan yakıttır.
“Yakıt Standardı (GFS) ve Karbon Yoğunluğu Göstergesi (CII), daha temiz deniz taşımacılığını teşvik etmeyi amaçlayan düzenlemelerdir”
IMO Deniz Çevre Koruma Komitesi’nin (MEPC 83) gündeminde yer alan Küresel Yakıt Standardı (GFS), sera gazı emisyon vergisi ve Karbon Yoğunluğu Göstergesi (CII) revizyonu, denizcilik sektörünün iklim hedefleri açısından kritik adımlar olarak görülüyor. Bu düzenlemeler küresel denizcilik sektörünü net-sıfır hedefine ulaşma noktasında nasıl faydalar sağlıyor?
Hem Yakıt Standardı (GFS) hem de Karbon Yoğunluğu Göstergesi (CII), farklı yollarla da olsa daha temiz deniz taşımacılığını teşvik etmeyi amaçlayan düzenlemelerdir. GFS, gemilerde kullanılan yakıt karışımını dönüştürmek için giderek sıkılaşan sera gazı yoğunluğu hedefleri getirirken; CII, gemilerin yıllık enerji verimliliğini değerlendirir.
Ancak her iki politika da henüz tam anlamıyla kapsamlı değildir. GFS şu ana kadar yalnızca 2035/2040’a kadar hedefler belirlemiş olup, tüm yakıt türleri için yaşam döngüsü emisyonlarını (life-cycle emissions) dikkate alan sağlam bir değerlendirme mekanizmasıyla desteklenmemiştir. Bu tür tamamlayıcı denetimler, özellikle biyoyakıtların arazi kullanımından kaynaklanan dolaylı emisyonlarını ve LNG kullanımında ortaya çıkan metan sızıntılarını (methane slip) ölçmek açısından son derece önemlidir. Bu bütüncül yaklaşım olmadan, standart sürdürülebilir olmayan, kısa vadeli çözümlere yönelme riski taşır.
“CII üzerindeki çalışmaların Nisan ayında yeniden başlaması ve 2028’e kadar devam etmesi planlanıyor”
Diğer yandan CII, uygulamada güçlü bir yaptırım mekanizmasına sahip olmadığı ve yıllık performans derecelendirmelerinin kamuya açıklanmadığı için yalnızca dolaylı sinyaller göndermektedir. Daha da önemlisi, bu politikanın yalnızca karbon yoğunluğunu ölçmekten çıkarılıp, gerçek enerji yoğunluğunu değerlendiren bir yapıya dönüştürülmesi gerekmektedir. CII üzerindeki çalışmaların Nisan ayında yeniden başlaması ve 2028’e kadar devam etmesi planlanmaktadır.
Küresel bir sera gazı vergisi (GHG levy) önerisi, bazı iddialı üye devletler tarafından desteklenmiş olmasına rağmen, IMO bu konuda somut bir karar alamamıştır. Bunun yerine Net Sıfır Çerçevesi (NZF) kapsamında kademeli bir ceza sistemi benimsenmiş; bu sistem, daha yüksek cezalar yoluyla yaptırımı güçlendirmeyi ve aynı zamanda düşük ücretlerle sınırlı gelir elde etmeyi hedeflemektedir. Ancak bu yaklaşım, gerçek bir küresel karbon vergisinden oldukça uzaktır: sistem uluslararası deniz taşımacılığının yalnızca %10–15’ini kapsamaktadır, yaklaşık 10 milyar ABD doları gibi görece düşük bir gelir yaratmakta ve bu da düşük gelirli ülkeler arasında paylaştırıldığında oldukça sınırlı bir etki yaratmaktadır. Ayrıca, sistem sadece belirli sıfır veya net sıfır emisyonlu yakıtları (ZNZ fuels) teşvik etmektedir.
IMO’nun MEPC 83 toplantısında masaya yatırılan en önemli başlıklardan biri Küresel Yakıt Standardı oldu. Bu düzenleme, sıfır emisyonlu yakıtların kullanımını teşvik etmeyi ve hiçbir ülkenin bu dönüşüm sürecinde geride kalmamasını hedefliyor. GFS uygulamasını denizcilik sektörü için nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce gelişmekte olan ülkelerin bu standarda uyumu için hangi destek mekanizmaları hayata geçirilmeli?
GFS, uzun vadeli bir dönüşümü teşvik etmek amacıyla oluşturulmuş, öngörülebilir ve planlanabilir bir politika çerçevesidir. Denizcilik sektörü bugüne kadar birçok beklenmedik şoku başarıyla atlatmıştır. Kızıldeniz krizi, Süveyş Kanalı’nın kapanması ve yakıt fiyatlarındaki dalgalanmalar bunlardan sadece birkaçıdır. Dolayısıyla, daha temiz yakıtların getirdiği maliyetler, özellikle enerji verimliliği önlemleriyle birlikte uygulandığında, sektör açısından kabul edilebilir bir düzeydedir.
Bununla birlikte, iklim değişikliğinin etkileri birçok gelişmekte olan ülkeyi halihazırda ciddi biçimde etkilemekte; bu durum hem ekonomileri hem de geçim kaynaklarını tehdit etmektedir. Bu gerçeği dikkate alan, Pasifik ada devletleri etrafında şekillenen IMO üyesi ülkelerden oluşan bir ittifak, bu hafta Londra’da görüşülecek olan taslaktan daha iddialı bir iklim düzenlemesi talebinde bulunmuştur. Bu, söz konusu ülkelerin ve diğer düşük gelirli devletlerin desteklenmemesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Aksine, aynı grup, Net Sıfır Fonu’nun (Net-Zero Fund) işleyişine dair daha erken bir netlik talep etmektedir. Bu fon, belirlenen mekanizma aracılığıyla toplanacak gelirlerin yönetiminden ve bu kaynakların gelişmekte olan ülkelerin yeşil dönüşüm süreçlerine yeniden tahsis edilmesinden sorumlu olacaktır.
“Türkiye, emisyon kontrol alanları ve karbon ticareti adımlarıyla denizcilikte yeşil dönüşümünü güçlendirebilir”
Türkiye, üç tarafı denizlerle çevrili konumu ve stratejik boğazlarıyla dünya deniz ticaretinde kilit bir rol oynuyor. Ancak clean shipping sürecinde özellikle liman altyapılarının alternatif yakıtlara hazırlanması ve armatörlerin yeni regülasyonlara uyum sağlaması öncelikli gündemler arasında. Sizce Türkiye’de hangi adımlar öncelikli olarak atılmalı ve bu dönüşümün hızlanması için nasıl bir yol haritası izlenmeli?
Türkiye açısından değerlendirilebilecek birkaç önemli bölgesel fırsat bulunmaktadır. Akdeniz’e kıyısı olan diğer ülkelerle birlikte Türkiye, kükürt oksitler (SOx) için dünyanın en yoğun Emisyon Kontrol Alanı (ECA)’ nı oluşturmuş ve bu adım milyonlarca insanın sağlığına ve çevrenin korunmasına önemli katkı sağlamıştır. Bunun doğal devamı niteliğinde atılacak bir sonraki adım ise, azot oksitler (NOx) için bir Emisyon Kontrol Alanı ilan edilmesi olacaktır. Böylece hem hava kirliliği yükü hem de iklim üzerindeki olumsuz etkiler daha da azaltılabilir.
Bunun yanı sıra, altyapı yatırımlarını, temiz teknoloji (cleantech) girişimlerini ve Türkiye’nin güçlü gemi inşa sanayisini desteklemek amacıyla, ülkenin Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) kurma planlarını sürdürmesi önem taşımaktadır. Bu sistem, IMO düzenlemelerindeki boşlukları tamamlayarak, “kirleten öder” ilkesini etkin bir şekilde uygulayabilir ve yeniden yatırım için gerekli finansal kaynağın sağlanmasına katkıda bulunabilir. Türkiye ayrıca, Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği arasında yürütülen iş birliğine benzer şekilde, AB Emisyon Ticaret Sistemi (EU ETS) ile de entegrasyon olanaklarını değerlendirebilir.
Önümüzdeki yıllarda sektörün karbon nötrlüğe doğru yolculuğu daha da hızlanacak. Bundan sonraki süreç için denizcilik sektöründe Clean Shipping için nasıl dönüşümler meydana gelecek ve Clean Shipping Coalition olarak nasıl çalışmalar yapmayı planlıyorsunuz?
IMO’nun Net-Sıfır Çerçevesi, denizcilikte karbonsuzlaşmanın küresel bir hedefe dönüştüğüne dair çok önemli bir mesaj veriyor. Bu çerçevenin kabul edilmesi halinde, sektörün yeni gemiler, yakıtlar ve altyapılar için yatırım yapmasını sağlayacak gerekli güven ortamı oluşacak. Şu ana kadar yaşanan belirsizlik, mevcut teknolojilerin kullanımına yönelik kararlılığı zayıflatıyor ve henüz olgunlaşma sürecinde olan çözümlere yatırım yapılmasını engelliyordu.
Kararın ertelenmesi durumunda bile, IMO stratejik hedeflerini yerine getirmek için müzakerelere devam edecek, buna paralel olarak bölgesel girişimler de ivme kazanacaktır. Avrupa Birliği’nin Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) önümüzdeki yıl tamamen devreye girecek ve buna FuelEU yakıt standardı eşlik edecektir. Aynı zamanda Çin, Cibuti, Gabon ve Türkiye gibi Akdeniz için stratejik öneme sahip ülkeler de kendi karbon fiyatlandırma sistemlerini geliştirmektedir.
Clean Shipping Coalition (CSC), IMO nezdinde adil, güçlü ve etkili bir iklim politikasını savunmaya devam edecek; Net-Sıfır Çerçevesi’ne yönelik rehberlerin hazırlanması sürecine katkı sunarken, kendi politikaları aracılığıyla da enerji verimliliğinin artırılmasını destekleyecektir. Bununla birlikte, CSC üyeleri ulusal düzeyde çalışmalar yürüterek, deniz taşımacılığının iklim ve çevre üzerindeki etkileri konusunda farkındalığı artıracak ve somut, uygulanabilir çözümlerin hayata geçirilmesi için çaba gösterecektir.
denizcilik sektörü, clean shipping
Popüler İçerikler
Bültene Kaydol
Gelişmelerden haberdar ol
İlgili İçerikler
"Resolving the Passport and Visa Issue is a Priority for Turkish Seafarers' International Presence."
TÜRKKAPDER, one of Turkey's most established maritime associations and founded in 1959, plays an active role in the industry as a leading organization representing Turkish seafarers on both national and international platforms. We spoke with Captain Zafer Akbulut, Chairman of the Board of the Turkish Oceangoing Shipmasters Association (TÜRKKAPDER), about the challenges faced by Turkish seafarers, proposed solutions, TÜRKKAPDER's work, and his vision for the future. Highlighting a critical point for the Turkish maritime sector to achieve a stronger position in international competition, Captain Akbulut said, "For Turkey to compete internationally, the visa, which we call the GREEN PASSPORT or OKEY TO BOARD, must be issued as soon as possible."
Yazar: Eda GEDİKOĞLU
06 Nov 2025
YAF Group Offers End-to-End Maritime Solutions from Türkiye to the World
YAF Group, one of Turkey's leading companies in the maritime sector, stands out with its extensive service network and versatile operations in the global market. Through offices and warehouses in China, Korea, Germany, and Dubai, it offers end-to-end solutions ranging from ship procurement and engineering to maintenance and repair services, brokerage and ship management. YAF Group Founder Yusuf Kanıcı discussed YAF Group's strategic international structuring, innovative approaches to logistics and supply chain management, and digitalization and automation applications. He explained YAF Group's sustainability efforts and future vision.
Yazar: Eda GEDİKOĞLU
22 Oct 2025
“YAF Group, Türkiye’den Dünyaya Uçtan Uca Denizcilik Çözümleri Sunuyor”
Denizcilik sektöründe Türkiye’nin önde gelen firmalarından biri olan YAF Group, global pazardaki geniş hizmet ağı ve çok yönlü operasyonlarıyla dikkat çekiyor. Çin, Kore, Almanya ve Dubai’deki ofis ve depoları aracılığıyla, gemi tedarikinden mühendislik ve bakım-onarım hizmetlerine, brokerlikten gemi işletmeciliğine kadar uçtan uca çözümler sunuyor. YAF Group’un stratejik uluslararası yapılanmasını, lojistik ve tedarik zinciri yönetimindeki yenilikçi yaklaşımları, dijitalleşme ve otomasyon uygulamalarını konuştuğumuz YAF Group Kurucusu Yusuf Kanıcı YAF Group’un sürdürülebilirlik çalışmalarını ve geleceğe yönelik vizyonunu anlattı.
Yazar: Eda GEDİKOĞLU
22 Oct 2025